dead
Görünüm
Ayrıca bakınız: déad |
İngilizce
[değiştir]Köken
[değiştir]- Orta İngilizce ded, deed, o da Eski İngilizce dēad, o da Proto-Cermence ded.
Söyleniş
[değiştir]Ad
[değiştir]dead (çoğulu dead)
- (tekil) Soğuğun, karanlığın ve durgunluğun en yoğun olduğu zaman.
- The dead of night. The dead of winter. — Gecenin ölüleri. Kışın ölüleri.
- (çoğul) Ölmüş olan kişiler.
- Have respect for the dead. — Ölülere saygı duy.
Belirteç
[değiştir]dead
- tam (doğru)
- He hit the target dead in the centre. — Hedefi tam ortasından vurdu.
- (argo) aşırı
- He’s dead stupid. — O aşırı salak/sarsalak.
- (argo) çok
- She’s dead sexy. — O çok seksi.
Eylem
[değiştir]dead (üçüncü tekil kişi geniş zaman deads, şimdiki zaman deading, geçmiş zaman ve yakın geçmiş zaman deaded)
- (gücünü almak) öldürmek
- Heaven's stern decree, / With many an ill, hath numbed and deaded me. — Cennet'in çetin emri, / Birçok hastalıkla beni uyuşturdu ve öldürdü.
- (argo) öldürmek
- This dude at the club was trying to kill us so I deaded him, and then I had to collect from Spice. — Kulüpteki bu herif bizi öldürmeye çalışıyordu, ben de onu öldürdüm ve sonra Spice'tan para almak zorunda kaldım.
Ön ad
[değiştir]dead
- (fizyoloji) ölmüş, ölü
- cansız
- the dead load on the floor; a dead lift. — yerdeki ölü yük; ölü asansör.
- donuk
- She stood with dead face and limp arms, unresponsive to my plea. — Ölü yüzü ve gevşek kollarıyla yalvarışıma cevap vermeden duruyordu.
- soğuk
- He is dead to me. — Bana soğuk davranı(yo)r.